Danıştay 13. Daire Kararları Çerçevesinde – T: 09.02.2023 E: 2018/2543 K: 2023/535
Kamu ihale sürecinde sahte belge sunulması iddiası, yalnızca idari değil aynı zamanda cezai yaptırımlara da zemin oluşturabilecek ciddi bir durumdur. Ancak bu tür iddiaların idare tarafından ileri sürülmesi, doğrudan yaptırım uygulanması için yeterli değildir. Danıştay Onüçüncü Daire'nin bu kararı, sahtecilik iddiasına dayalı olarak alınan kesin teminatın gelir kaydedilmesi işlemlerinde ispat yükünün idareye ait olduğunu açık biçimde ortaya koymuştur.
Uyuşmazlık, bir ihaleye katılan isteklinin sahte belge sunduğu gerekçesiyle, idare tarafından kesin teminatının gelir kaydedilmesi işlemine dayanmaktadır. İlgili yüklenici bu işleme karşı dava açmış, idare ise işlemin gerekçesini “belgenin sahte olduğuna ilişkin kanaat” ile savunmuştur.
Davada temel mesele, sahtecilik iddiasının idare tarafından mı ispatlanması gerektiği, yoksa yüklenicinin mi belgelerin gerçekliğini ispatlamakla yükümlü olduğu noktasında toplanmıştır.
Danıştay 13. Daire kararında şu hususlar vurgulanmıştır:
Kesin teminatın irat kaydedilmesi işlemi, ağır bir idari yaptırım niteliği taşımaktadır.
Bu yaptırımın dayanağının “sahte belge kullanıldığı” iddiası olması halinde, iddia sahibi olan idarenin bu durumu somut delillerle ortaya koyması gerekir.
İspat külfeti, idareye aittir; yani belgeyi sahte olarak nitelendiren idare, bu nitelendirmenin doğruluğunu makul ve hukuken geçerli kanıtlarla ortaya koymak zorundadır.
Yalnızca “şüphe” ya da “kanaat” düzeyindeki değerlendirmelerle bir belgenin sahte sayılması ve bu gerekçeyle teminatın iradı mümkün değildir.
Bu değerlendirmeyle mahkeme, masumiyet karinesi ile idarenin objektiflik yükümlülüğü ilkelerini esas alarak, işlemdeki hukuka aykırılığı saptamıştır.
Bu karar, hem idareler hem de istekliler açısından önemli içtihadi sonuçlar doğurur:
İdareler, sahtecilik şüphesi durumunda yalnızca işlem tesis etmekle yetinemez; gerekirse adli makamlardan alınmış tespitlerle veya bilirkişi raporlarıyla dayanak oluşturmalıdır.
İstekliler, belge gerçekliğini kanıtlama yükü altında değildir; ispat yükü idarede kalır.
Bu karar, savunma hakkı, adil yargılanma ilkesi ve teminat güvencesi bakımından uygulamada dengeleyici rol üstlenir.
Danıştay 13. Daire’nin bu kararı, özellikle sahtecilik gibi ağır ithamlar içeren durumlarda keyfi ve dayanaksız idari işlemlerin önüne geçilmesi açısından önemlidir. Sahtecilik gibi nitelikli isnatlarda, kamu idarelerinin yargı denetimine tabi tutulabilir nitelikte delil sunma yükümlülüğü açıkça ortaya konmuştur.