İdare ile yüklenici arasında yaşanan sözleşmenin feshi ve kesin teminatın gelir kaydına ilişkin uyuşmazlıklar, yalnızca sözleşme hukukunu ilgilendirmekle kalmayıp, aynı zamanda bu işlemlere karşı açılan davalarda hangi hallerde temyize gidilebileceği sorusunu da beraberinde getirmektedir. Danıştay Onüçüncü Daire, bu tür davaların temyiz edilebilirliği açısından hangi parasal sınırın dikkate alınması gerektiğini tartışmaya açan önemli bir karar vermiştir.
Uyuşmazlık, sözleşmenin feshi veya fesih talebinin reddine dair işlemler ile birlikte kesin teminatın irat kaydedilmesine karşı açılan davalarla ilgilidir. İlgili davalarda temyiz yolu açık olup olmadığı, temyiz edilebilirlik sınırının hangi bedele göre belirleneceği sorusu üzerinden değerlendirilmiştir.
Başvurucu taraf, söz konusu işlemlerin toplam kamu zararına veya genel sözleşme bedeline göre temyize konu olabileceğini ileri sürerken, mahkeme; kesin teminat bedelinin esas alınarak temyiz sınırının aşılıp aşılmadığını incelemiştir.
Danıştay Onüçüncü Daire tarafından yapılan değerlendirmede:
Sözleşmenin feshi, fesih talebinin reddi ve bu işlemlere bağlı olarak gerçekleştirilen kesin teminatın gelir kaydı işlemleri arasında doğrudan bir maddi ilişki bulunduğu,
Bu işlemlerin bir bütün olarak ele alınması gerektiği,
Bu nedenle, açılan davada temyiz sınırının tespiti bakımından kesin teminat tutarının esas alınması gerektiği,
Başka bir ifadeyle, işlemin özünü oluşturan ve doğrudan menfaat ihlali yaratan unsurun kesin teminat bedeli olması nedeniyle temyiz hakkının buna göre değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu karar ile birlikte, sözleşme sonrası dönemde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda temyiz edilebilirliğin çerçevesi netleşmiştir. Bundan böyle, idareler ile yükleniciler arasında yaşanan teminat kesintileri, sözleşme fesih işlemleri veya bunlara karşı açılan davalarda temyiz başvurusu yapılıp yapılamayacağı belirlenirken:
Teminat bedeli tek başına dikkate alınacak,
Sözleşme toplam bedeli veya yaklaşık maliyet gibi genel tutarlar temyiz değerlendirmesine esas alınmayacaktır.
Bu yaklaşım, özellikle düşük bedelli sözleşmelerde tarafların temyiz haklarını daha sınırlı hale getirirken, yüksek teminatlı işlerde temyiz yolunun açık kalmasını mümkün kılmaktadır.
Danıştay 13. Daire’nin bu içtihadı, sözleşme süreciyle bağlantılı işlemlerde temyiz hakkının sınırlarını belirlemekte olup, kesin teminat bedelinin tek başına belirleyici olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu karar, özellikle idare ve yüklenici taraflar arasında ortaya çıkan sözleşme feshi veya teminat iradı uyuşmazlıklarında temyiz stratejisinin doğru belirlenmesi açısından yönlendirici niteliktedir.